top of page

Çocuklar Büyüklere Neden Karşı Gelir?



Çocukluk döneminde görülen karşı gelme/kafa tutma davranışlarının ortaya çıkmasını ele alan yazılarda sıklıkla ebeveynlerin uygun olmayan tutumlarına vurgu yapıldığını görmekteyiz. Bu haklılık payı olan bir vurgu olmakla birlikte, bu davranışların görülmesinde aslan payı gerçekten de ebeveynlere mi aittir? Ebeveynlerin bu konuda hissettikleri suçluluk gerçekçi bir zemine mi dayanmaktadır? Bilim bu konuya nasıl yaklaşıyor?

Uygun ve güçlü bir yönteme dayanarak yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları bu sorunun yanıtının beklenti ile pek de uyumlu olmadığına ve ebeveynlerin problemin ortaya çıkmasında en büyük role sahip bulunmadığına işaret ediyor.



Peki, çocuklardaki karşı gelme/kafa tutma davranışları neden ortaya çıkıyor?

Araştırmalar çocukluk döneminde görülen birçok psikiyatrik sorunda olduğu gibi karşı gelme ve kafa tutma davranışlarının ortaya çıkmasında da çocuğun doğuştan getirdiği özelliklerin çok önemli bir rol oynadığına işaret ediyor. İnsanlarda dürtüler ve onlardan doğan istekler evrensel olsa da beynimizde belirli bir ödüle olan yönelimimizin boyutunu, bu ödüle olan yönelimi gereğinde engellememizi ve engellendiğimiz zaman ortaya çıkan olumsuz duygularımızı düzenlememizi sağlayan oldukça karmaşık biyolojik sistemler bulunmaktadır. Nasıl ki göz yapımız bireyler arası farklılık göstermekte ve bazı bireylerde miyopi, hipermetropi ya da astigmatizma gibi sorun üreten farklılıklar bulunabilmektedir, beynimizde yer alan ve yukarıda belirtilen işlevlerden sorumlu alanlarımız da aynı değildir ve karşı gelme/kafa tutma davranışlarının ortaya çıkmasına yatkınlık oluşturabilmektedir. Özetle bizlerin genellikle “zor mizaç” olarak tanımladığı biyolojik özellikleri gösteren çocuklarda karşı gelme/kafa tutma davranışlarına yapısal bir yatkınlık bulunmaktadır. Benzer şekilde “dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” tanısı varlığı da gerek yukarıdaki zorlukları arttırarak gerekse farklı bazı mekanizmalar ile bu davranışlara yönelik yapısal yatkınlığı arttırmaktadır.


Peki, “zor mizaç” özellikleri bu sorunların ortaya çıkması için yeterli midir ve bizler bu konuda çaresiz miyiz?

Öte yandan, çocuk biyolojik bir yatkınlığa sahip değilse yetiştirme sürecinde yapılan hatalar önemsiz midir? İlk sorunun yanıtı olarak ebeveynlerin erken gelişimsel dönemden itibaren uygun bir ebeveynlik stili ile çocuğa yaklaşım gösterecek olurlarsa zor mizaç özelliklerinin karşı gelme/kafa tutma davranışlarına dönüşmesini engelleyebileceğini ifade edebiliriz. Aynı şekilde, çocukta biyolojik bir yatkınlık olmasa bile ebeveynler uygunsuz ebeveynlik stillerini ısrarlı olarak sürdürürlerse bu davranışların görülmeye başlandığını da biliyoruz. Bu açıdan, ebeveynlik stilinin algılandığı kadar olmasa da oldukça etkin olduğunu ifade edebiliriz.


Hangi ebeveynlik stilleri karşı gelme davranışlarına yol açabiliyor diye incelendiğinde, erken çocukluktan itibaren ebeveynlerin çocukla oyun oynama zamanının sınırlı olması, erkek çocukları için baba ile boğuşmalı oyunların olmaması, otorite figürü rolündeki yetişkinlerin tutumlarının tutarsız olması, çocuğa uygun sınırlar konulmaması, çocuğun karşı gelme davranışları sonucunda açık ya da gizli kazanımlar elde etmesi sayılabilir.


Karşı gelme davranışlarının gelişiminin engellenmesi ya da tedavisi için ne yapılması gerektiğini ise daha sonra ayrı bir blog konusu olarak ele almaya çalışalım.
201 görüntüleme

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page